8 Ağustos 2010 Pazar

ARKADAŞIM İSTANBUL


click to zoom
Arkadaşım İstanbul
Melih Arat


Bir şehri büyüten şey, şehrin alan büyüklüğü değildir; bir şehri büyüten şey, bu şehrin sahip olduğu seçenekler ve bu seçeneklere erişebilme gücüdür.

İstanbul'da, Londra'da, New York'ta yaşayan ve bu şehirleri çok sevdiğini ve bu şehirlerden nefret ettiğini söyleyen insanlar gördüm. Sevenler neden bu şehirleri seviyorlar; nefret edenler neden bu şehirlerden nefret ediyorlar? Önce sevenler neden bu şehirleri seviyorlar? Gözlemlediğim kadarıyla bu şehirleri sevenler, şehri daha iyi kullanıyorlar. Şehir evinizin, işinizin, okulunuzun olduğu bir alan değil sadece; piknik alanları, yürüyüş ve bisiklet parkurları, kafeleri, spor alanları, sinemaları, sanat ve kültür merkezleri olan bir bütün. Şehirden zevk alan biri mutlaka bu seçeneklerden bazılarını değerlendiriyordur. Akşam eve döndüklerinde anlatacakları, gün içinde deneyimledikleri bir şeyler oluyor. Seminerlerimde bunlardan söz ettiğim zaman, insanlar 'Bir şehri yaşamak için para lazım.' diyor. Haklılar ve değiller. Haklılar, çünkü lüks restoranlara ve lüks etkinliklere gitmek isterseniz para gerekir. Ama biraz paranız varsa, çıkıp arkadaşlarınızla buluşup bir kafede çay kahve içebilirsiniz. Eğer hiç paranız yoksa, evde çay demleyip termosa koyup bir parka gidebilirsiniz. Hemen her şehirde yürüyüş yapacak çok güzel alanlar var. Bütün bunlarınsa maliyeti hiç yok. Müzelerin birçoğu bedava ya da giriş ücretleri çok düşük.

Bu anlattıklarım basit gibi görünse de, uygulamada bunları çok az kişi yapabiliyor. Şehirli bir insanın bunları yapamamasının sebepleri birkaç tane gibi görünüyor. Öncelikle zamansızlık nedenini de kabul etmediğimi söylemek isterim. Enerjisi olan insanlar akşamleyin evde yemek yedikten sonra da yürüyüşe çıkabiliyor. Sabah erken saatte de bir şeyler yapabilmek mümkün. Dolayısıyla zaman yok bahanesi, geçerli bir mazeret değil. Mazeretleri bir kenara bırakarak esas sebeplere gelelim. İnsanlar şehirleri kullanamıyor; çünkü insanların şehirleri keşfedecek, şehirlerin tadına bakacak ortak arkadaşları yok.

Bir şehrin büyüklüğünü, güzelliğini, yaşanabilirliğini belirleyen şey arkadaşlardır. Çünkü yürüyüş yapmaktan, şehirde yeni bir şeyler keşfetmekten hoşlanan bir arkadaşınız varsa bunları siz de yapabilirsiniz. Ama eğer arkadaşınız ya da arkadaşlarınızın enerjisi yoksa şehri verimli kullanma imkânını kaybedersiniz.

Burada arkadaşlıkla ilgili çok önemli kavramlar devreye giriyor. Birincisi, arkadaşlık kurma becerisine sahip olmak gerekiyor. Utangaç olmamak, ayaküstü sohbet (small talk) etmeyi, insanları dinlemeyi bilmek, genellemelerle karşımızdakini yargılamamak, arkadaş olmaya değer bir insan olmak arkadaşlığın kapılarını açıyor. İkincisi, doğru insanlarla arkadaş olmak çok önemli. Okuyan, araştıran, keşfetmekten, kendini geliştirmekten zevk alan, olumlu bakış açısı olan, ahlaklı insanlarla arkadaşlık kurduğumuz zaman, onlar bize şehirde bir etkinlik tavsiye edebilir ya da biz onlara tavsiye ettiğimizde bize katılabilirler.

Şehri kullanma çabası, şehirdeki bilmediğimiz imkânlarla ve başka insanlarla da bizi tanıştıracaktır. Fırsat kapıları, bu kapıların önüne gidip açma eylemine girenlere açılıyor. Şehirden genelde nefret edenler, şehirde iş ve ev rotasına sıkışıp kalmış ve başka hiçbir şey yapmayan olanlar oluyor. Aynı şekilde arkadaşlarından ve sosyal ortamından hoşlanmayan 'bu şehirden nefret ediyorum' diyor.