. KÖŞE BUCAK EMİNÖNÜ .

Gezimize 2000 kişi yolcu taşıma kapasiteli şehir hatları vapurlarının birbiri arkasına iskeleye yanaşıp indirdikleri yolcularla, gündüz nüfusu üç milyona yaklaşan Eminönü ilçesinden başlıyoruz. Gezimiz ihtiyaçların karşılandığı alışverişe dayalı olacak.
Eminönü, İstanbul'un en kalabalık ve merkezi durumunda. Boğaz hattı, Kadıköy, Adalar, Harem, Haliç'ten gelen vapurların yanı sıra, Sirkeci garına gelen banliyö trenlerinin yolcuları, Galata Köprüsü, Unkapanı ve sahil yolu yönünden gelen araçların kesiştiği noktada oluşuna eklenen hafif raylı sistem vagonlarının geçişiyle tam anlamıyla şehir arenası görünümünde.
Bütün bunlara satıcıların özelliklede işportacıların ses efektleri ile yaya trafiğini de eklerseniz, fotoğraf severlere hazine sayılacak kompozisyon malzemesi, turistlere ise şaşkınlık yaratacak düzeyde bir atmosfer doğuyor.
Bizde bu keşmekeşte keyifli yerleri gezerken çeşitli lezzetlerle karşılaşacak zaman zamanda alışveriş yapacağız.
Başlangıç noktamız Eminönü'nün simgesi haline gelen Yeni Cami ve Mısır Çarşısı önü.
Yeni Cami  Padişah 3. Mehmet, annesi Safiye Sultan için 1597 de Mimar Davut ve Suyolu Nazırı Dalgıç Ahmet Çavuş' a inşaatı başlatmış ancak araya mimarların ölümlerinin girmesiyle cami 1663'te tamamlanabilmiş. Türk klasik devrini anıtlaştıran sanat değeri yüksek bir camimiz.
100 yılı aşkın bir süre görev yapıp sonrada sökülüp haliç içine çekilmesiyle yerini yenisine bırakan Galata Köprüsü'nün üstü balık tutanlarla, trafikle canlı görünse de Eminönü' ünde aslında değişen pek fazla bir şey yok, denize 50 metre mesafedeki kıyı bandı yine sağanak yağmurda 70'li yıllarda olduğu gibi yine göl olup Venedik'i aratmıyor.
Yeni Cami merdivenlerini mesken edinen güvercinler, Yeni Galata köprüsünün kazık çakma çalışmalarında çıkan gürültülere, yoğun trafiğe rağmen yerlerini terk etmediler. Yıllardır Eminönü güvercinlerine yem verme geleneği de devam ediyor. Meydanın karşısında çiçek pazarı da tüm canlılığını koruyor. Pazara yeni dükkanlar yapılıp, çevre düzenlemeleri ile Mısır Çarşı duvarları açığa çıkarılıp korunsa da yapılan makyaja rağmen eskiye dönüş görülüyor. Mevsim çiçeklerine meraklı hanımların, emekli beylerin hatta turistlerin hiçbir şey almasalar bile önemli uğrak ve gezi yerlerinden sayılıyor. Pazarın ilginç köşelerinden birini de canlı hayvan satıcıları oluşturuyor. Papağanlar, muhabbet kuşları, balıklar, keklikler, paçalı tavuklar, tavşanlar, yavru köpekler yeni sahiplerini bekliyor. Çiçek pazarının renkli simalarından biride tavşanı ile yıllardır niyetçilik yapan Hüseyin Çılgın. Niyetçi İngilizce, Almanca, Türkçe hazırladığı niyetlere turistlerde ilgi gösteriyorlar. Çiçek pazarının komşusu ise Mısır Çarşısı tarih boyunca baharat satıcıları ile ünlenen çarşı son yıllarda turistlerin artan sayılarıyla orantılı bu özelliğini yitirerek Kapalı Çarşı gibi burada da kuyumcu dükkanlarında önemli artış gözlenmekte. Buna rağmen ısrarla eski işlevlerini sürdürmekte olan baharatçılar, kuruyemişçiler, çeyiz dükkanları da var. Mısır Çarşısına girmişken birine uğrayalım. Evde değirmende çekip kokusu kaçmadan kullanmak isteyenlere tane karabiber, Safranbolu'ya ismini, yemeklere lezzetini veren safran bitkisi de bulunabiliyor. Birde sakız var alınması gerekenlerden. Damla sakızını buzdolabının soğuk bölümünde bekletip sonrada döverseniz bu tozu muhallebiye karıştırarak sakızlı muhallebi yapabilirsiniz, suya atıp beklerseniz su mis gibi sakız aromalı olur.
 Mısır Çarşısından çıkmadan uğramak gereken yerlerden biride ünlü " Malatyalılar Kuru Yemişçisi" yeni yıl yaklaşırken izdiham yaşanan kuruyemişçide ki çerezlerin baharatlar gibi çeşitli faydaları var.
Kabak çekirdeği prostata, Acıbadem şeker hastalarına, Kayısı kurusu karaciğere, Kuru incir bağırsaklara,
Eminönü geziniz öğlen saatlerine denk geldiyse farklı bir atmosferde yemek yemek için Mısır Çarşısının denize bakan kapısından girince soldaki daracık merdivenle çarşının ikinci katına çıkılan Pandelli Restoranı tercih edebilirsiniz. Beyaz örtülerle kaplı masalar, mavi seramik duvarlar, küçük odalar, demir parmaklı küçük pencereler, Galata köprüsü ve Haliç manzaralı yemekten önce döner yaprakları, ıspanaklı börek geliyor tadımlık, sonrada siparişiniz. Bir örnek " kağıtta fırın levrek". Kılçıkları ayıklanıp garnitüre ile fırında pişirilmiş olarak gelen levrek paketini tabağınızda açıyor kokusu ve tadı, tüm nefaseti ile bütünleşiyorsunuz. Restorana rezervasyon yaptırmadan giderseniz masanız cam kenarı olmasa da iç tarafta oturup Mısır Çarşısına tepeden bakarak yemek yemekte hoş olabiliyor.
Artık çarşıdan çıkabiliriz. Çevreye hakim koku yılların kahvecisi kuru kahveci Mehmet Efendi ye ait. Sabahtan başladığı kahve çekirdeklerini kavurup öğütmesiyle etrafa yayılan taze kahve kokusu cezbedici, imrendirici olduğu kadar kışkırtıcı.
Çabuk ilerleyen bir sıra var, paketler hazır beklemiyorsunuz. Aynı sokağın denize bakan yönünde taze sebze-meyve-turfandalar, peynirler velhasıl ne arasanız var. Kıyıya paralel içerden ilerleyenleri, duvarları İznik çinileri ile bezenmiş Rüstem Paşa Cami görülesi güzelliği ile karşılıyor. Camiyi gezen ziyaretçiler çinilerin güzelliği karşısında hayranlıklarını gizleyemiyorlar. Aynı bölgede Tahtakale, el yapımı ahşap parçalar, öğrencilere boyamaları için hazırlanmış çeşitli kullanım eşyaları, resim çerçeveleri, ressam şövalyeleri, kutular, biblolar, hasır saksılık, tepsi, ekmek sepetleri tümü dekoratif özellikli eşyalar. Mini kahve masaları katlanır özellikli, ithal perde, kuş kafesleri, kürek sapı, eleklerle devam eden sokağın denize bakan cephesinde piknikçilerin vazgeçilmezlerinden olan mangallar ve kömürü zahmetsiz yakmaya yarayan ortası elekli borular, soba satıcıları bulunuyor.
Tahtakale'nin elektronik eşyaları, oyuncakları, yüncü ve perde küpürü satan dükkanları bir yana bu defa Sirkeciye doğru yürüyor ve Yeni Cami önüne geliyoruz.
Eminönü Sokak Ressamları
Eminönü'nün zemin kaplaması ile yenilenen Yeni Cami önündeki meydanı, sokak ressamlarını bir araya getirdi. İşportacılardan arındırılan meydanın yeni konukları ressamlar genellikle öğleden sonra kendilerine ayrılan Yeni Cami önünde kurdukları tezgâh ve şövalyeleri ile hem arzu edenlerin portelerini yapıyorlar, hem de yağlıboya, suluboya, tablolar, ebru örnekleri satıyorlar.
Ali Muhittin Hacı Bekir yaz aylarında bardak bardak şerbet satıyor katkısız, asitsiz. Demirhindi, vişne, üzüm, turunç suyu içebilir veya güllü, fıstıklı, Hindistan cevizli yada sakızlı bir paket lokum alabilirsiniz.
Bir başka seçenek bakır kapaklı kocaman cam kavanozlar içinden küçük metal küreklerle minik kesekağıdına doldurulan karışık akide şekerleri. Dili yakan tarçınlısı, ekşi limonlusu, susamlı, güllü çeşitlerden. Yola devam, solumuzda Doğubank iş hanı elektronik dünyasının kalbi burada atıyor sanki. Time, Newsweek dergilerinde reklamını gördüğünüz yeni çıkan cihazları aynı hafta Doğubank ta bulabiliyorsunuz. Cağaloğlu'na çıkar gibi yapıyoruz sağımızda Büyük Postahaneye geliyoruz.
Bazı kişiler çocuklarının doğduğu günün gazetesini saklar, ilerde bak sen doğduğun gün dünyada bunlar oluyordu der, bazıları da o günlerde çıkan pulları alır hatıra olsun diye. Büyük postahane de en son çıkan hatıra pullarından satın alabilirsiniz.
Büyük Postahane'nin öyküsü
Posta Telgraf Nezaret Binası olarak 1909 yılında mimar Vedat Tek projesiyle inşa edilen görkemli bina posta işlerinin yürütüldüğü ilk bina olarak PTT tarihinde önemli bir yere sahip. Cephesinde yontma taş ve mermer kullanılmış. Binada 16. Y.Y Osmanlı klasik süsleme tarzı dikkat çekiyor, kısmen karkas kısmen de yığma olan temel duvarları taş, katlar ise kagir.
1927-1936 yılları arasında postahane işlerinin yanı sıra İstanbul Radyo Evi olarak ta kullanılmış. Bina bir süre de İstanbul Adliyesi yangınında bir bölümüyle Adliyeye tahsis edilmiş. Bodrum, Zemin ve üç normal kattan oluşan bina 3200 m2 dikdörtgen planlı yapılmış. Bu binada birde pul müzesi bulunuyor. Giriş ve emanet dolapları için ücret alınmıyor. Bugüne kadar çıkarılmış olan pulları güzel bir sergileme ile görebiliyorsunuz. Salonda PTT binası, tavan süslemeleri, iç atmosferi, ziyaretçileri ile içinizde canlı ve yaşıyor hissi uyandırıyor.
 Sirkeci Tramvay hattı paralelinde ise Hayyam Pasajı var. Tüm katlarındaki dükkanlar fotoğraf makinesi satıcı ve tamircilerine ayrılmış iş hanında ikinci el fotoğraf makine alım-satımı da yapılıyor.
Bir başka tarihi mekan Sirkeci tren Garı
II. Abdülhamit fermanı ile Sirkeciye yapılan gar binası projesi alman mimar August Jachmund'a ait 11 şubat 1888 de temeli atılan gar binası 3 kasım 1890 da hizmete girmiştir. Saatlerle süslü iki kule arasında orta salonu ve bekleme salonlarıyla yönetim odalarıyla oluşan neoklasik tarda yapılan garın kaidesi granitten, cephesi Marsilya ve Arden den getirilen taşlarla yapılmış. Büyük kapı üzerindeki tuğra da " Mektubul Seraskeri Muhtar Efendi" tarafından düzenlenmiş bir kıta yer alıyor. Orient Expresin son durağı olup, İstanbul'u demir yoluyla Avrupa'ya bağlayan tarihi garın kafesinde oturup farklı mekanda sıcak-soğuk bir şeyler içebilirisiniz.
Sahil tarafına geçip otopark boyunca ilerleyenler Sarayburnu yönüne, adalar vapur iskelesine. Dışardan dolaşanlar Sepetçi Kasrına gidebilir. Biz Eminönü'nün en hareketli kıyı bandına sahile geliyoruz. İskeleye yanaşan gemilere binip inenler, boğaz gezisine çıkan turist motorlarıyla renklenen, şenlenen kıyı Galata rıhtımı ve kulesinin en güzel seyir platformundan birini oluşturuyor. Galata Köprüsü'nde bulunan balık lokantaları, Eminönü kıyısına bağlı Balık-ekmek satışı yapan teknelerin kaldırılmasıyla daha fazla rağbet görmeye başladı. Balık sevmeyenler için bir alternatif daha vermek için tekrar karşıya geçip Doğubank iş hanına doğru ilerliyoruz.
Günümüzde adım başı rastlanıp tüp gaz ocaklarında yapılan lara inat Konyalı Restoranda kömür ateşinde pişirilen döner kebabı yıllardır nefasetini koruyor tabağınızın yanına isterseniz pilav yada patates tava, yada haftada iki kez çıkan beğendi koydurabilirsiniz. Tencere yemekleri de hem leziz hem çeşitli, Konyalı cumartesi dahil mesai günleri açık, 12:00-13:00 saatleri arası kalabalık, self servis.
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder