9 Ekim 2008 Perşembe

GARİPÇE KÖYÜ

İstanbul'da Garip(çe) bir köy: GARİPÇE KÖYÜ
*

İstanbul-Sarıyer'in dokuz köyünden biri Garipçe. Küçük bir Karadeniz yerleşmesi. İstanbul'un bozulmadan kalmış, kendi halinde yaşantısını sürdüren, belki de tek köyüdür.
*
Yüzyılların gizli kenti, doğu ile batının el sıkıştığı, yedi tepeli şehir İstanbul'un kendisi bir yolculuktur zaten. Yolcular tarafından kurulmuş...

*

İstanbul gibi yolcular tarafından kurulmuş bir köy Garipçe. Hem de İstanbul'a bağlı bir balıkçı köyü... Karadeniz'den buraya gelen balıkçılar tarafından kuruluyor. Kıyı lodos almadığı için balıkçılar tekne barınağı olarak kullanıyorlar. Sonra da yavaş yavaş buraya yerleşim başlıyor.

*

Garipçe yedi tepeli İstanbul'un küçücük bir yamacına kurulmuş şirin bir köy. İstanbul'un bozulmadan kalmış, kendi halinde yaşantısını sürdüren, belki de tek köyüdür. Sit alanı ilan edildiği için imar yasağı var. 110 haneden oluşan köyde ortalama 500 kişi yaşıyor.

*

Garipçe'nin yunusları...

*

Köyü bir tanıyalım turuna başlıyoruz. Tarihi Cenevizlilere kadar uzanan bu köy, iki tepe arasına gizlenmiş bir yerde. Köy meydanı denize doğru bakıyor, köyün geneli Karadeniz Sürmene'den yerleşmiş. Halen Karadeniz kültürü devam ediyor. İnek besleyenler, süt satanlar, bahçede kara lahana yetiştirenler var. Burayı da Karadeniz'e çok benzediği için tercih etmişler. Meydana bakan kıyıda biraz dolaşırken, Seyfullah ve Mustafa isimli iki çocuğa rastladım. Bana hemen; 'Abla yunusları gördün mü?' diye koştura koştura beni tepenin başına çıkardılar. İnanmak güç, ama bir sürü yunus görüyorum. Mustafa yazın yüzmek için, tekneyle denize açıldığında yunuslarla beraber oynadığını söylüyor. Doğanın renklerini görmeden yaşayan, deniz kirli olduğu için hep bakmakla yetinen ben; şimdi İstanbul'a bu kadar yakın bir köyde çocukların yunuslarla beraber yüzdüğünü duyuyorum...

*

Yolculuklar yürek ister...

*

Karadeniz'in her kıyısında karşımıza çıkan Cenevizlilerin burada da izine rastlıyorum. Garipçe, tepesinde 550 yıllık yalnızca surları ayakta kalan bir Ceneviz kalesine ev sahipliği yapıyor. Karşımızda muhteşem bir deniz manzarasıyla Poyrazköy uzanıyor. Birçok mitolojik tarihi de var Garipçe'nin. Avrupa'nın en büyük gezgini Jason, 'Altın Post'u aramaya çıktığında yolu buradan geçiyor. Jason, yalnızca denizlerden ve ırmaklardan yolculuk ediyordu. Öfkeli tanrılar, büyücüler ve canavarlarla boy ölçüşmek zorunda kalıyordu. Yalnızca denizin kasırgaları değil, dinlenmek için çıkılan kıyılarda çeşit çeşit tehlikeler de bu yolcuları beklerdi. Kısacası; yürek isteyen bir şeydi yolculuklar. Jason da yolu Garipçe'den geçenlerden... Garipçe'deki kayalarla karşı yakadaki çarpışan kayaları geçerse 'Altın Post'a ulaşacaktır. Fakat kayalar hareketlidir ve kimseye geçit vermemiştir buradan. Jason yaptığı kurnazlıkla geçer bu kayaları ve kayalar bir daha hiç yerinden oynamazlar ve Jason da Altın Post'a ulaşır. Jason denizden bizse karadan ulaşmıştık Garipçe'ye... Şimdi ise onun açtığı kayalardan bakıyorduk Poyrazköy'e... Yolculuklar yürek istiyor...

*
Garipçe Köyü Kule ve Kalesi
*
İnerken sağ tarafınızda araç yolu olmayan ve ancak yürüyerek tırmanılan oldukça estetik bir taş yapı göze çarpıyor. İki katlı ortası boş bu yapı "Kule" olarak adlandırılıp, bir tür gözetleme kulesi olarak anılıyor. Bulunduğu yükseklik nedeniyle boğazın girişine hakim, göze sığmayan panoramik bakış açısıyla, çizgi filmlerde gördüğümüz türden burçları ve kuleleri ile görenleri etkiliyor.
Köy'e geliş, koyun sahilinde bitiyor. Araçlar burada park ediliyor, otobüsle gelenler durakta burada iniyor. Solunuzda bulunan merdivenlerden çıkarak beş dakikalık bir yürüyüşle Garipçe Köyünün Cenevizlilerden kalma 550 yıllık kalesiyle karşılaşıyorsunuz. İki tarafı taş duvarlı geçitten ilerleyip, demir kapıdan geçerek karanlık dehlizlerde yürümeye başlayınca kemerli tuğla örme duvarlar, tavanlar, mahzenlere ulaşılan basamaklı geçitler, koğuşlar, sonradan yapıldığı belli olan beton takviyeler görülüyor. İyi durumda demir kapılar, bir kısmı küçük ve bazıları geniş pencereler, topların monte edildiği metal somunları hala yerinde görülebildiği tabyalar dikkat çekiyor. Kale, gerektiğinde hala kullanılabilir durumda olduğunu anımsatırken, rahatsız edici boyutlara ulaşan tek problem, kalenin bakımsız ve pislik içinde kalmış olması. Özellikle yaz ayları hafta sonu kale eteklerine gelen piknikçilerin bıraktığı piknik artıkları (poşetler, bira şişeleri, plastik su kapları, gazete kağıtları vs.) gibi çöpler kalenin turistik görünümünü kirletirken, sahipsizliği burada da bir kez daha gözler önüne seriyor! Kalenin ikinci katı üstüne dek araçla gelme imkanı bulunuyor ve kale tavanlarında yer yer çökmelerle oluşmuş deliklere de burada rastlanıyor.

*

Hafta sonu birçok misafir ağırlıyor Garipçe köyü. Her gün yeni yeni binaların yükseldiği İstanbul'da bozulmadan kalmış, bu güzelliği, sessizliği ve huzuru keşfedenler sık sık geliyorlar bu şirin köye. Ama her şeyden önce balık yemek için çok fazla tercih ediliyor Garipçe. İstanbul'da en lezzetli balıkların çıktığı koylardan biri burası. Köyü gezerken gözüme kestirdiğim tarihi 150 yıllık olan Asma Altı isimli bir konakta balık yemeyi tercih ediyorum. Bu köyün ilk yerlileri olan dedelerinin yaptığını söylüyorlar bu konağı. Balıklar ızgarada pişerken Ahmet Bey'le başlıyoruz sohbete. Yıllarca ekmek fırını olarak kullanılmış burası. Hâlâ ocaklar ve ekmek fırınından kalan birkaç malzeme duruyor. Onlar da yıllar önce Sürmene'den gelmişler ve şimdi köyün en güzel yerinde dedelerinden kalma yeri işletiyorlar. Üst katında da kalıyorlar. Balıklarımız nefis kokular yayarak masamıza geldiğindeyse anlıyorum bu balıkların diğerlerine benzemediğini. 'Balık çok güzel pişmiş diyorum.' ama Ahmet Bey 'Hayır, güzel piştiğinden' değil, köyün havasından suyundan bu kadar güzel diyerek bizi tekzip ediyor. Güzel yapıyoruz iddiası bile yok. Balıklar leziz...

*

Bahçelerindeyse yazın Karadeniz'e özgü 'siyah kokulu' yetişiyor. Dalından koparıp yiyebiliyorsunuz. Hatta bahçeden domates, salatalık, kıvırcık gibi sebzeleri koparıp herhangi bir ücret ödemeden yiyebiliyorsunuz. Israrlar üzerine hamsili börek ve hamsili pilavın da tadına bakıyorum. Hepsi muhteşem...

*

Asma altı
*
Deniz kenarı yerine yazın asma bahçesi içinde, kışın kapalı mekanda yemek isteyenler ise 200 yıllık taş fırın Asma altı cafe restoranı seçiyorlar. Anne baba ve kardeşlerden oluşan aile işletmesi, balık çeşitleri ve Trabzon yemekleri yapıyor. Tarihi özellikli, altı tuz döşeli, geniş fırın odasına sahip taş fırının taşları Trabzon Sürmene'den özel olarak getirilmiş. Üst kattaki hamurhane ve işçilerin yattığı odalar, günümüzde şark köşesi olarak düzenlenip kışlık mekan olarak değerlendirilmiş. Asma altının bir başka özelliği ise çardakta sarılı asmanın üzüm salkımları üzerindeki isim yazılı etiketler. Misafirler beğendikleri salkıma üzümler daha korukken rezervasyon yapıyorlar, o üzümler rezervasyon yapanın oluyor, olgunlaşınca gelip elleriyle koparıp yiyorlar. Trabzon'dan gelen göçerlerin kurduğu Garipçe Köyünde Trabzon yemek kültürünün de yerleştiği görülüyor.

Asma Altı tel: 0212 228 10 70

*

Neden mi gitmelisiniz?

*

Karmaşanın hakim olduğu İstanbul'un, bu eteğinde, huzur bulabilirsiniz. Kafa dinleyip, balık yiyebilirsiniz. Dalgaların kumsala vuruşunu izleyebilir, köylülerle sohbet edebilirsiniz. Mis gibi iyot kokan temiz havayı içinize çekebilir, tarihî kaleden nefis manzarayı izleyebilirsiniz. Belki de Jason'un izinden Marmara'dan Karadeniz'e geçebilirsiniz. Jason kadar yürekliyseniz... Gezme duygunuzu yitirmeyin...

*

Nasıl gidilir?

*

Sarıyer'den Rumeli Feneri Kilyos yönünde yol alanlar 6 km sonra Garipçe yol ayırımına geliyorlar. Keyifli bir güzergah olan manzaralı asfalt yol boyunca, iki kıtayı ayıran nehir görünümlü boğazın muhteşem görünüşü daha yolda etkiliyor. Kendinizi Datça yolunda gider gibi hissediyor, zaman zaman tepeden görünen bu manzaraya ilave olan deniz ve çam kokulu rüzgarın kokusuyla büyüleniyorsunuz. Kısa süre sonra Anadolu veya Rumeli Kavağı gibi ünlenecek olan Garipçe Köyüne Sarıyer Rumeli Feneri arasında çalışan otobüs seferleri ile gelme imkanı da bulunuyor. Otobüsler yaz ayları ve hafta sonlarında 15 dakikada bir gidişte ve dönüşte Garipçe'ye uğruyorlar. Özel araçları ile gelenler köyün sahilindeki ücretsiz alana park yapabiliyorlar. Çevrede gezi yapmak isteyenler Kilyos veya Marmaracık koyuna da uğrayabilirler. Su kemerleri, Belgrat Ormanı, Atatürk Arberetum diğer gezi alternatifleri olabilir.







KÖŞE BUCAK İSTANBUL

KÖŞE BUCAK İSTANBUL SİTESİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ







Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!

Hiç yorum yok: